8 Aralık 2017 Cuma

Bir Yaşam Öyküsü Size : Hani-Neco

Bir Yaşam Öyküsü Size: Hani – Neco

Nejat Tahir Özyılmazel ya da bizim onu tanıdığımız adıyla Neco… Şimdi ki gençler Tatlı Hayat ve birkaç televizyon dizisinden tanısalar da; o dünya çapında bir şarkıcı olduğunu yurtdışında katıldığı festival ve yarışmalarda defalarca kanıtlamış yıllar boyunca yaptığı çalışmalarla popüler müzikle ilgilenen herkesi derinden etkilemiş çok iyi bir şarkıcıdır.
İlk müzik çalışmalarına 1964 yılında Altın parmaklar orkestrasıyla başladı. Farklı orkestralarda geçen günlerin ardından 1968 yılında İlhan Feyman Orkestrası’na katılacak, ilk radyo emisyon programını bu gurupla birlikte gerçekleştirecek ve Neco ismi ilk defa bu programla gündeme gelecekti.
Olağanüstü şarkıcılık tekniği ve performansıyla müzik çevrelerinde dikkatleri üzerine çekmeyi başaran Neco,1969 yılında Şerif Yüzbaşıoğu orkestrasına katıldı. 1970 yılında İstanbul Gelişim Orkestrası’nı kuran grubun içinde yer aldı. O yıllarda dünyayı kasıp kavuran’’Hair’’ müzikalinin Türkiye versiyonunda Gülriz Sururi / Engin Cezzar tiyatrosunda başrollerden birini oynayarak adından söz ettirdi.
İlk 45’liği ‘’Gülmeyi Unutan Adam/Ne Bu Halimiz Böyle’’ 1974 yılında yayınlandı. O günlerde dinleyicilerinin karşısına palyaço ‘’imajıyla’’ çıkarak şarkıcılık yeteneğini şovla bütünleştirecek ve bu alanda da bir öncü olacaktı. Çiğdem Talu’nun, şarkıları orijinallerinden daha etkili kılan usta işi sözleri ve Neco’nun teatral tatlar da içeren yorumuyla bu ilk 45’lik, dönemin öne çıkan plaklarından biri oldu. İkinci 45’liği ‘’Pembe Panter/Kızmayın Bana’ ’Neco’nun bu defa Mehmet Teoman imzalı sıra dışı şarkı sözleriyle popüler müzikte daha önce denenmemişlerin peşinde koşacağını bir kez daha gösteriyordu.
Yıllar sonra dahi pop müziğin en eğlenceli şarkılarından biri kabul edilen ‘’Pam Pam’’ve yine Çiğdem Talu’nun duyarlı sözleriyle kadınlar için yazılmış şarkılarından biri olacak ‘’Onlar’’ Neco’nun 1976 yılında yayınlanan üçüncü 45’liğinde yer alan şarkılardı. Aynı yıl Sopot Müzik Festivali’nde hem ikincilik ödülünü alacak, hem de ‘’en iyi şarkıcı’’ ödülüne layık görülecekti. Bu onun yıllar boyu yurtiçinde ve yurtdışında birçok festival ve yarışmada kazanacağı başarıların ilk habercisiydi.
İlk 33 devirliği plağı olan ve bir yüzü tamamen İngilizce şarkılardan oluşan ‘’Neco Mucizesi’ ’adlı albümde 1976 yılı içerisinde yayınlandı. Popüler müzikte her çizgi üstü işin altına imza atmış birkaç isimden biri olan Ali Kocatepe’nin prodüktörlüğünde yayınlanan bu albüm, Neco’nun ne kadar emin adımlarla zirveye doğru ilerlediğinin de ispatı gibiydi.
1977 yılında yayınlanan beşinci 45’liği ‘’Kıyamet Günü/Seni Bana Katsam’’ da bu defa şarkı sözü yazarı olarak Fikret Şeneş’le çalışacak ve bu işbirliği de mükemmel sonuçlanacaktı.1978 yılında Mehmet Teoman – Cenk Taşkan imzalı iki şarkıyı ‘’Bir Artist’’ ve ‘’Sen Kimsin’ ’plak yaptı. Neco’nun son 45’liği ‘’Vay Vay/Vatanım’’,1979 yılında yayınlandı. Bu plakta Türk popunun dört dörtlük şarkı sözü yazarlarından Ayşe Irmak Manioğlu ile ilk kez çalışacak, bu işbirliği 1981 yılında yayınlanan ikinci Neco 33’lüğü ‘’Dört Mevsim’’ de de sürecekti. Bu albümde Selçuk Başar, Garo Mafyan ve Olcayto Ahmet Tuğsuz gibi her biri tek başına bir albümü sürükleyebilecek güçte isimlerle birlikte çalışan Neco, ilk kez dinleyici önüne çıkardığı kendi besteleri ile de dikkatleri üzerine çekti.
Eurovision şarkı yarışmalarının Türkiye tarihinde en çok adı geçen şarkıcılarından biri olan Neco,1982 yılında Olcayto Ahmet Tuğsuz ’un muhteşem bestesi ‘’Hani’’ ile yarışmada Türkiye’yi temsil etti, profesyonelliği ve üstün performansıyla yarışmanın parlayan yıldızlarından biri oldu. Bu albümde ‘’Hani’’nin yanı sıra Neco’nun yıllar boyu Eurovision Türkiye finallerinde yarışmış birçok şarkısı da gün ışığına çıkıyor. 1985 Türkiye finallerinde yarışmış ancak daha önce hiç yayınlanmamış iki Neco ve Nükhet Duru düeti ise bu seçkinin en büyük sürprizleri.
Son albümünü 1989 yılında yayınlanan Neco, sonrasında albüm yayınlamasa da şarkı söylemeye ve sahneye çıkmaya devam etti. 1989 yılında Gencay Gürün yönetmenliğinde sahnelenen Evita müzikalinin Türkiye versiyonunda dünyadaki emsallerinden bir nebze aşağıda kalmayan Che yorumuyla bir kez daha herkesi kendine hayran bırakacak; Türkiye’nin yurtdışında en çok ödül alan sanatçısı olma unvanını boşuna kazanmadığını kanıtlayacaktı.
Türk popunun en şaşalı günlerinden bir sayfa daha bütün göz alıcılığıyla açılıyor. Hem de hiç yıpranmamış hiç eskimemiş, değerinden bir nebze kaybetmemiş olarak… Tıpkı şarkısında söylediği gibi: ‘’İşte Bir Yaşam Öyküsü Size! ’Müziğe adanmış bir yaşamın şarkılı öyküsü…
Birde bütün bu satırlardan sonra yazarın keşke dediği şeyler var: Keşke ‘’Pembe Panter ‘’şarkısı da bu seçkide yer alsaydı. Keşke 1982 Eurovision unda söylediği ‘’Rönesans’’ ve ‘’Gramofon’’ şarkıları da bu albümde olsaydı. 1989 da çıkardığı albümde yer alan Grup Gün doğarken ‘e ait önce Beş Yıl Önce On Yıl Sonra nın seslendirdiği ‘’Hayallerimi Bırak ‘’ şarkısı ile 1978 yılında Brasil Tropical Show da Ajda Pekkan la düet yaptığı orijinali Ornella Vanoni ye ait olan ‘’Samba Della Rosa ‘’ şarkıları da bu albümde yer alsaydı.  Ancak bu keşkelerin sonu gelmez… Dileyelim ve umalım ki Ossi Müzik-Hakan Eren’den ikinci bir Neco seçkisine …


13 Haziran 2016 Pazartesi

Nasıl geçti habersiz / Sahibinin sesi…                                                                                          
                                                                                                                     Anne ve Babama…
Bir başkaydı Yeşilçam önceleri masalsı melodramlarını küçümseyip burun kıvırdığımız daha sonraları samimiyetine inanarak bağrımıza bastığımız… Birlikte gülüp birlikte ağladığımız…
Benim kişisel hikâyemde de Türk filmlerinin izlerini bulmak mümkün… Anne ve Babamın tanışmaları ile birbirlerini sevmelerini sağlayan şarkıda ‘’Nasıl Geçti Habersiz’’ olmuş; Babamın bizi zamansız ve erken terk etmesiyle annem öksüz bir serçe bizlerde kolu kanadı kırık yavruları olarak kalmış oluyorduk…
Yeşilçam’ın gizemli dehlizlerine dönecek olursak… Belkıs Özener’de yılların üzerinden ‘’Nasıl Geçti Habersiz’ ’diyebileceği gizli yıldızlarından birisi.1955’te henüz 16 yaşındayken bir ses yarışmasında birinci olduğunu ve bu başarı üzerine Tepebaşı Gazinosun ’da sahneye çıktığını öğreniyoruz. Sonrasında Alâeddin Yavaşça, Radife Erden ve Zeki Duygulu’dan alınmış dersler var. Ülkenin en ünlü en popüler isimlerinden biri olan Gönül Yazar ile aynı aileden geliyor olmak bile onu kararsızlığa itmemiş. Kız kardeşinin yaptığının tam tersini yapmış Özener…1940 yılında doğan Özener, henüz 19 yaşındayken evleniyor ve uzun sayılmayacak bir zaman diliminde Benek, Bengü ve Barkın adlarını verdiği üç çocuk sahibi oluyor. Bu durum sanatçıyı muhtemelen bir yol ayrımına getirip bırakmış olmalı… Şan şöhret mi, aile ve çocuklar mı?
Belkıs Özener seçimini ikinciden yana yapıyor. Yapıyor ama müziğe olan tutkusu kolay baş edilebilir bir şey olmadığı için kararın verilmiş olması tek başına çok da anlamlı olmuyor. Yaşamın her evresine sızmış olan müzik tutkusu Belkıs Özener’i yeni arayışlara iter. Müziğin sürebilmesi için, aileden çocuktan yana verilmiş kararı yerle bir etmeyecek bir biçim ya da formül bulunması gerekmektedir. Ama hemen olmasa da, bir zaman sonra, Özener’in bulmak istediği formülün en mükemmelini Yeşilçam sunar sanatçıya. 60’ların ikinci yarısında,’’müzik’’sinemamız içinde belirgin bir unsur olmaya başlamıştır. Bu durumda,(çoğunlukla ‘’ses’’leri olmadığı için)şarkı söylemeyi beceremeyen yıldızların yerine şarkılarını seslendirecek şarkıcıları arayıp bulma mecburiyetini doğurmuştur. Tek derdi şarkı söylemek olan Belkıs Özener’den daha iyisi yoktur bu iş için. Hem şarkılar tertemiz bir şekilde söylenecek, hem de bu şarkıları seslendiren isim(Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın ve Fatma Girik’in )önüne geçmeye çalışmayacak, ünlerini gölgelemeye niyetlenmeyecektir. Yeşilçam’ın firmaları ve oyuncuları, hayal dahi edilemez birini bulmuşlardır bu iş için. Öyle bir isim bulunmuştur ki; bu şahıs arkaya geçip şarkıları söyleyecek, sonra da ortaya çıkan ‘’ürün’ ’den hiçbir pay talep etmeyecektir.
Böyle başlayan Belkıs Özener-Yeşilçam işbirliği, sinemamızın tam bir şarkılı furyaya kendini kaptırdığı 70’lerin ilk yarısında en üst seviyesine ulaşır. Başta sinemamızın dört büyük yıldızı olmak üzere, hemen hemen her kadın oyuncumuz (her nedense) her filminde şarkıcı olmaya başlamış ve bu da sürekli olarak şarkıları söyleyecek birilerine duyulan ihtiyacı artırıp durmuştur. Sinemanın patronları, kimi zaman seçimlerini Sevim Şengül, Handan Kara, Nesrin Sipahi, Semiramis Pekkan, Kâmuran Akkor ve benzerlerinden yana yapsa bile, dönüp dolanıp kapısı çalınan Belkıs Özener’dir. Çünkü diğer şarkıcıların büyük bir bölümü filmin jeneriğinde, ilanlarında fazladan bir yer kapmaya çalışmakta,(bazen haklı bazen haksız olarak)filmin yayacağı ışığın bir bölümünün kendilerinin üzerine düşmesini istemektedirler. Öte yandan, tek isteği jeneriğin herhangi bir yerinde ;’’Şarkıları seslendiren: Belkıs Özener’ ’gibi itiraz edilmez bir şey olan biri vardır. Böyle biri olunca da en çok tercih edilen o olacaktır. Filmler arka arkaya çevrilir, şarkılar durmadan çınlar: ’Buruk Acı’ ’Artık Sevmeyeceğim’ ’Kıskanırım Seni Ben’’…
Filmin hiçbir karesinde görünmeden yalnızca şarkı söyleyerek bir filmin ‘’başoyuncusu’ ’olmak mümkün mü? Teorik olarak değil Ama Belkıs Özener bunu başarabilmiş biri. Onun dolu dolu hayatından seçilmiş sınırlı sayıda şarkıyı bize ulaştıran Kalan Müzik’e teşekkür etmemiz lazım.
Önceleri siyah beyaz filmlerde duygu yüklü şarkılar renklenen Yeşilçam ile birlikte neşeli eğlenceli şarkılar söyleyen; yüzler değişse de değişmeyen ses Belkıs Özener yani sahibinin sesi ve onun emeğini ayakta alkışlayan biz sevenleri… Şarkılarını dinlemeye devam lütfen…
                                                                                                                       
                                                                                                                                     9.6.2016

                                                                                                                                   Mert Dirim

2 Haziran 2016 Perşembe

Mektubumu Buldun mu?

Bu şarkıyı Göksel’in 2009 yılında yaptığı albüm ile hatırlayan gençler olabilir ama bu da Göksel’in yaptığı cover çalışmalardan biriydi. Yanlış anlaşılmasın cover çalışmalara karşı değilim hatta Göksel gibi işini iyi yapan birinin elinden çıkma bu tarz çalışmalara gönlümüzü açıyoruz ferah ferah…
Ne diyordum? Evet, bu çalışma Gönül Yazar’ın 1970 yılında yaptığı sözleri Fikret Şeneş ‘e düzenlemesi Norayr Demirci ‘ye ait bir 45’liğiydi. 2006 yılında Ossi müzik’ten çıkan En İyileriyle Gönül Yazar albümünde de yer aldı.
Gönül Yazar’ın müzikal serüveni 50’li yıllarda düzenlenen bir yarışmada ‘’Ses Kraliçesi’’ seçilmesiyle birlikte başladı. Bu ‘unvan’ ya da ‘ derece’nin ardından, Yazar kısa bir zaman içinde ‘zirve’ye ulaştı ve hep orada kaldı. Hala da oradadır. ‘’Taş bebek’’ unvanını alacak kadar güzelliği dillere destan olan bu sanatçımız sahnelere adım attığı ilk günden itibaren herkesi etkiledi. Yazar, mükemmel ve dokunaklı ses rengi, renkli kişiliği ve hoş sohbeti ile ‘ Show Dünyası’nın gökte ararken yerde bulduğu bir isim oldu ve yıllar su gibi akıp giderken Yazar ne ününden ne de bu özelliğinden bir şey kaybetti. Hatta aksine, sanatçı her zaman her türden yenilik ya da gelişmeyi takip etti, hiç durmadı ya da oturmadı. Hep çalıştı, hep değişti. Değişmeyen tek şey Gönül Yazar’ın güzelliği ve zarafeti-inceliği oldu; bir de, hangi türde söylüyor olursa olsun, seslendirdiği her şarkıya canından can katması o şarkıyı olabilecek en yüksek noktaya çıkartması…
Yazar’ın büyük bir kısmı Ossi müzik’in bu albümüyle ( Yıllar yılıdır tozlandıkları, unutulup kaldıkları bantların ve plakların üzerinden kurtarılarak) önümüze getirilmiş ‘pop şarkıları’da böyledir. Tamamı renkli tamamı çok çok iyi seslendirilmiş bu şarkılar Yazar’ı ( bir Türk Müziği yorumcusu olmanın yanında) bir pop şarkıcısı konumuna da getirmişti. Ama öte yandan da bu işten asıl kazançlı çıkan pop müziğin bizzat kendisi olmuştu.60’lı yılların hemen başında ortaya çıkmış ve kendisini geniş kitlelere kabul ettirme savaşı vermekte olan bu müzik türü, Yazar gibi geniş yığınları etkilemiş bir sanatçının sesiyle neredeyse her evde çınlar olmuş alınması uzun yıllar sürecek bir mesafeyi, Yazar’ın pop şarkıları sayesinde bir iki yıl gibi kısa bir zaman içersinde almıştı.
Yazar’ın bu ‘pop’ işini bir macera gibi görmeyip çok ciddiye aldığına dair sayısız işaret var. Yazar, bu tür şarkıları diğer meslektaşları gibi ‘’ Bu gün bunlar var ama yarın olmayacak’’ diye özetlenebilecek bir ‘mecburi seslendirme’ olarak görmemiş, bu şarkıları(en az bir pop şarkıcısı kadar)çok ciddiye almış ve bu alanda daha iyi olabilmek için durmadan çalışmış, kendisini geliştirmiştir. Plak firmalarının kendisine sunduklarıyla, önerdikleriyle yetinmemiş; her zaman alanında ’en iyi’ olanlarla çalışmayı tercih etmiştir. Söz yazarı olarak Fecri Ebcioğlu, Fikret Şeneş, Ülkü Aker; Aranjör olarak Emin Fındıkoğlu,Norayr Demirci,Esin Engin,Attilla Özdemiroğlu;Orkestra ya da grup olarak Süheyl  Denizci orkestrası,Okan Dinçer ve Kontrastlar,Kanat Gür Orkestrası,Durul Gence 5’lisi,Şevket Uğurluer Orkestrası,Selim Özer Orkestrası,Üstün Poyraz Set,Doruk Onatkut Orkestrası’nı tercih etti.Bütün bu isimlerle her şeyin daha iyi olacağını düşündü-gördü ve yanılmadı. Asıl alanı olan Türk Müziği ve sonraki tutkusu olan pop arasındaki ‘İmaj’ farkını da anında görüp tedbir aldı. Bir ‘assolist’in giydikleri çıkardıkları, hatta genel olarak ‘duruş’u, bir pop şarkıcısından başka olmalıydı. Yazar’ın bu iki alan arasında farklı (saç, makyaj, kostüm ve diğer ayrıntılarla zenginleştirilmiş)’iki yüz’ ile gezinmiş olması, derli toplu ilk imaj çalışmasının da Yazar vasıtasıyla gündemimize getirildiğine işaret ediyor.’’Bir işi ya tam yapacaksın ya da yapmayacaksın’’ der gibiydi Gönül Yazar.
Ossi müzik’in bize sunduğu Gönül Yazar ‘ın pop diskografisinde , ‘’Buruk Acı’’dan ‘’Nisan Yağmuru’’na,’’Çapkın Kız’’dan’’Aşk Hikayesi’’ne,’’Arkadaşımın Aşkısın’’dan ‘’Mektubumu Buldun mu’’ya  kadar hemen hemen her parlak nokta yer almakta.Yazar’ın ününü,popülerliğini tehlikeye atarak girdiği bir alandan nasıl alnının akıyla çıktığına dair çok iyi bir belge bu albüm. Bu şarkıların her biri çok kıymetli bir mücevher. İster 2009 yılında Göksel coverlasın ister şarkının asıl sahibi 70’ten günümüze 2006’ya taşısın bu albüm yılların dokunamadığı, eskitemediği, yıpratamadığı; bu biryana değerine değer kattığı onlarca mücevherden oluşan bir hazine.
                                                                                                                      Mert Dirim


Unutamadık Seni…
Esmeray… Türk popunun ilk çikolata renkli şarkıcısı… Onu TRT’de ilk görüşüm ‘’Gel Teskere’’ şarkısıyladır. Her evden birileri askere gider ya da asker yolu gözleyen; bekleyen vardır anlayışıyla hazırlanmış bir parçadır. Ama onu tanıdıkça bundan çok daha fazlası olduğunu gördüm. Henüz çocuk denecek yaşta İstanbul Şehir Tiyatrolarında sahneye çıkmaya başlar. Oyunculuk kariyerini daha sonra Dormen Tiyatrosunda devam ettirir ve 1974 yılına kadar birçok özel tiyatroda, çeşitli oyunlarda sahneye çıkar.1974 yılı Esmeray’ın hayatında bir dönüm noktasıdır. Üzerinde adı olmasa da ilk plağı o yıl yayınlanır. Şat Yapım projesi olan Kim Bunlar grubunun solisti olarak girer stüdyoya… Ama asıl büyük fırtınayı o yıl ilk ve son kez düzenlenen Toplu İğne Beste yarışmasında kopartır. Eurovision yarışmasının öncülü olarak da kabul edilebilen bir yarışmadır Toplu İğne beste yarışması…
Eşi Şemi Diriker ‘in bestesi ‘’Unutama Beni’’ile finale kalır ve yarışmayı birincilikle bitirir. Yarışmada Nilüfer’den, Erol Evgin’e, Ali Kocatepe’ye kadar birçok ünlü ismin arasından sıyrılır. Hemen sonra yayınlanan 45’lik plağın kapağında bu defa adı yazmaktadır ve tüm ülke onu tanımaktadır.
‘’Unutama Beni’’hem Esmeray’ın adıyla özdeşleşecek iki şarkıdan biri olacak hem de Türk pop müziği tarihine bir klasik olarak yazılacaktır. Artık yeni bir yolun başındadır Esmeray… Şarkıcı olarak tanınmaktadır. Nitekim ardı ardına doldurduğu plakla bunu pekiştirir. Hem fiziği hem de sesiyle ama en çok da sahici ve içten şarkı söyleme biçimiyle başka türlü bir etki bırakır dinleyicilerin üzerinde…
Türk popunun gelmiş geçmiş en güzel şarkılarından biri olan ‘’Büyümsün’’,halk müziği etkileri taşıyan’’Oylum Oylum’’,eğlenceli ve dramatik’’13,5’’bu dönemde Esmeray’ın pop müzikteki farklı duruşunun altını çizen şarkılar olarak ön plana çıkar.
Ne var ki plakları çok satan ve çok sevilen Esmeray şarkıları bir türlü TRT denetimini engelini aşıp televizyon ve radyodan dinleyiciye ulaşamamaktadır. Esmeray bu durumu 1975 yılında yayımlanan albümüne ‘’Yayınlanamaz’’adını vererek protesto eder. Plağın arka kapağında TRT Müzik Dairesi ve Denetim Kurulunun kararına da yer verir ve sözünü söylemekten de kaçınmaz : ‘’Sizin halk adına böyle bir karar vermeye yetkiniz yoktur. Bu hak yalnızca halka aittir.’’
TRT ve Esmeray arasındaki gerginlik 1976 yılında yayınlanan ‘’Gel Teskere’’ile son bulur. Şarkı çok sevilir, televizyon ve radyoda yayınlandıkça dillere dolanır. Plak peynir ekmek gibi satılır ve adeta bir marş gibi ezberlenir.
1978 yılında ‘’Yaz Romancı’’,1979’da’’Oğlum’’Long play leri ile dinleyenlerin kalbine dokunan şarkılar söylemeye devam eder. 1981’de ‘’Süpriz’81’’adlı plağı yayımlanır Esmeray’ın… Sonra uzun bir ara verir.1986’dan itibaren sahneyi de bırakır ve tekrar oyunculuğa geri döner. Son albümü ‘’Kâğıt Mendil’’1993 yılında piyasaya çıkar ama fazla ses getirmez. Devir değişmiştir artık başka tarz şarkıcılar ve şarkılar sevilir olmuştur.2000 yılında dâhil olduğu Eski Dostlar projesi onu tekrar müziğe döndürür, ancak bu defada hastalığı gelip dayanır kapıya…25 Mart 2002’de ardında sımsıcak sesi v unutulmaz şarkılarını bırakarak hayata gözlerini yumar. Son yolculuğuna askeri törenle uğurlanır.
Bu albümde Esmeray’ın 70’li yıllarda seslendirdiği şarkılardan bir demet var.
Sevgili Esmeray kıvır kıvır saçlarınla, çikolata renkli teninle; unutulmayan şarkılarınla unutamadık seni… Barış ve dostluğa ihtiyacımız olan bu günlerde ‘’Bir Gün Gelecek ‘’ şarkısını hep beraber dinlemek dileğiyle…
. En İyileriyle Esmeray(ossi müzik)
                                                                                    Mert Dirim

                                                                                   Haziran 2013–06–10
Slov  Şarkıların Şarkıcısı : Yeliz

Biz Yeliz ‘ i ‘’ Bu Ne Dünya’’ şarkısıyla tanıyıp sevsek de ona yakışan ; ‘’Hayalimdeki Adam ‘’ da ‘’Yalan Yalan’’ da ‘’ Oldu Olacak’’ da olduğu gibi duygusal ve anlam yüklü parçalar yani slov şarkılardı…

Ama başa en başa dönmek gerekirse Yeliz’in şarkıcılık kariyeri daha İtalyan ortaokulunda öğrenciyken başlar. Yine aynı okuldan tanıdığı ve iki yıl önce bir yarışmayla ünlü olan Nilüfer’den yardım ister, Nilüfer’de ona Antuan Şoriz’in telefon numarasını verir;Yeliz’de numarayı arayarak randevu alır. Ailesine ise kendisine plak teklifi geldiğini söyler ve her şey bu masum oyunla başlar.

İlk 45’liği;’’Hoş geldin Bahar/Sen Olsan Yeter’’ onu ülkeye tanıttı belki ama asıl büyük şöhreti 1975 yılında Türkiye’ de ilk kez düzenlenen Eurovision şarkı yarışması sayesinde gelir..Mahalle komşusu olduğu,kapısını çalıp sık sık ziyaret ettiği Çiğdem Talu’nun sözlerini yazdığı ‘’Hayalimdeki Adam’’ adlı Selmi Andak bestesi onun sesiyle elemelere katılır.Yeni tanınmış bir şarkıcı için tek kanallı televizyonda görünmek hiç de kolay değildir.İşte Eurovision şarkı yarışması Yeliz’in ülke çapında tanınmasını ve şöhreti yakalamasını sağlar.Arkasından 45’lik plaklar ve gazino programları gelir.1976 yılında yayınlanan ‘’Bu Ne Dünya/Yalan’’45’liği kariyerinin dönüm noktası olur ve iki şarkısı da çok sevilen bu 45’lik haftalarca liste başı kalır;büyük satış rakamlarına ulaşır.

İşte Yeliz denice akla ilk gelen şarkılardan biri olmasına rağmen Yeliz ‘’Bu Ne Dünya’’yı sevmediğini söylemekten kaçınmaz…Çünkü o neşeli-eğlenceli şarkıları değil ,duygulu aşk şarkılarını yani slov şarkıları seviyor,onları sesine daha çok yakıştırıyordu.

1980 yılına gelindiğinde demokrasimiz kesintiye uğrar. Yeliz’de bir yol ayrımına gelir.Pop şarkılar yerine arabesk’i tercih eder ve TRT ‘ye çıkma;ekranda görünme,radyoda dinlenme şansını kaybeder.Çünkü arabesk müzik TRT’de yasaklıdır.

İşte ‘’En iyileriyle Yeliz’’ albümü 1974 ile 1980 yılları arasında yayınlanan yedi Yeliz 45’liğindeki tüm şarkılar ve üç de 1980 yılına ait kayıt ;Erler Film için çekilen’’Renkli Dünya ‘’ adlı müzikal filmde seslendirdiği şarkılardan oluşuyor.Başrollerini Erol Evgin ve Gülşen Bubikoğlu’nun paylaştığı’’Renkli Dünya’’ filminde Bubikoğlu’nun söylermiş gibi yaptığı şarkıları aslında Yeliz söyleyecek ve bu şarkılar onun o dönemde pop müzik adına yaptığı son işler olacaktı.’’Rüya’’ ve ‘’Deli Divane’’ Yeliz’in yayınlanan ilk 33’lük plağındaki aynı kayıttan alınırken’’Bir Bakışın Yetti’’ ise filmin plak olarak yayımlanmamış orijinal kopyasından alınmış. Bunun için Ossi Müzik ve Hakan Eren’e ne kadar teşekkür etsek az…

Hayatlarımıza ‘’Hoş geldin Bahar ‘’ diyerek giren Yeliz’i bu bahar aylarında dinlerken kimi zaman gençliğinize kimi zamanda çocukluğunuza döneceksiniz…Tıpkı bu satırların yazarında olduğu gibi…


                                                                                                       Mert Dirim

                                                                                                      Nisan  2012 İZMİR

12 Mayıs 2016 Perşembe

Selam Ben Geldim Yine / Çık Ortaya Çık…

77 yazı olmalı… Kuşadası mocamptayız… Ailece geçirdiğimiz ve geçireceğimiz nadir tatillerden biri… Çadırda kalıyoruz. Deniz, kum, güneş… Akşamüzeri çay bahçesinde meyvasuyumu yudumluyorum. Beyaz demir koltuklara renkli lastik geçirilmiş… Arkadan hoparlörden bir ses yükseliyor : ‘’ Selam Ben Geldim Yine ‘’ diyor şarkıcı… Sesi çok tanıdık Ajda Pekkan’a benzetiyorum ama hayır bu daha farklı bir ses kendine özgü…

Evet, bu ses Sevda Karaca nüfus kâğıdında yazan ismi ile Hanife Sevda Karaca… Çakmak çakmak gözleri anlamlı ifadesi ile o tarihten itibaren hep takip edeceğim güzel ve iyi bir ses… 5 Ekim 1956’da Ödemiş’te doğmuş. Çamlıca Kız Lisesi’nden mezun olduktan sonra 2 yıl Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisinde iç mimarlık eğitimi almış. Bizlerin onunla tanışması ise 1971 yılına rastlar. Günaydın/Saklambaç Gazetesinin düzenlediği sinema güzeli yarışmasına katılır. 1971 Türkiye Sinema Güzeli olarak seçilir. Aynı yıl ülkemizi İtalya’da Algero şehrinde temsil eder ve bu seferde ‘’1971 Avrupa Sinema Güzeli ‘’ seçilir.

Türkiye’ye döner dönmez film teklifleri alır. Turgut Demirağ’ın ‘’Üç Kızgın Cengâver’’ filminde oynar. İkinci filmi sinema yaşantısına çok şey katacak bir film olur. Bu sefer karşısında Yılmaz Güney vardır ve ‘’ Sahtekâr’’ ile iyi bir başlangıç yapar. İşte bu arada gazinocular devreye girer. İlk teklif gazinocular kralı Fahrettin Aslan’dan gelir. Okul yıllarında konserlerde şarkı söylediği için sahne fikri korkutmaz onu. Esin Engin ve Rıza Silahlıpoda ile tanışır ve müzik çalışmalarına başlar. En sevdiği caz türü şarkılar söylemektir ama bu tür şarkıları gazino sahnesinde söyleyemeyeceği için yepyeni şarkılar ezberlemeye başlar. Rıza Silahlıpoda ile olan çalışmaları kısa zamanda aşka dönüşür. Bebek Maksim’de Rıza Silahlıpoda Ritm 68 eşliğinde sahneye ilk defa çıkar. Bir süre sonra sesine Ayten Alpman’ın söylediği şarkıların daha iyi uyduğunu düşünür ve repertuarına çoğunluğu Ayten Alpman şarkılarını alır.

18 Haziran 1973 yılında Rıza Silahlıpoda ile ilk evliliğini yapar. 11 ay gibi kısa süren bir evlilik olur. Bu arada Kervan plak ortaklarından Yaşar Kekava’nın ısrarlı teklifleri devam etmektedir. Nihayet plak yapmaya karar verir. Fikret Şeneş ile tanıştırılır.’’ Verdiğin Söz Bu muydu /Ayrılan Yollar’’ ile plak dünyasına girdiğinde takvimler Mayıs 1977’yi göstermektedir. TRT’de görülmeye başlar. ‘’ Selam Ben Geldim Yine’’ diyerek. Fikret Şeneş O yıllarda Ajda Pekkan’a yazdığı güzel sözler gibi şarkılar yazdığından herkes ister istemez ‘’ acaba Ajda Pekkan’ımı taklit ediyor’’ der. Oysa bu düşünceler yalnızca şarkı sözlerinden yansıyan hisler olarak kalır. Bu sefer Türk popunun diğer başarılı söz yazarlarından Ülkü Aker vardır Sevda Karaca’nın yanında… ‘’Tanımazsın Beni/Çık ortaya’’ şarkıları herkesin diline yerleşir.

Bu arada ilk Lp çalışması ‘’ Selam’’ piyasaya çıkar. 1979 yılında Pazar günleri TRT’de yayınlanmakta olan ‘’Gong Show’’ da şarkı söyler, dans eder. Aynı yıl TRT’de oldukça ilgi çeken ve başrollerini Hulusi Kentmen ve Gülistan Güzey’in oynadığı ‘’Parkta Bir Sonbahar Günüydü’’ dizisinde oynar.1980 yılında bu defa Kervan Plakla ortaklığını bitirip Yaşar Plağı kuran Yaşar Kekava Hesabına ikinci Lp’si olan ‘’Beni Düşün’’ yayınlanır. TRT denetiminden bir türlü şarkıları geçmez ve bu albüm ile istediği çıkışı yapamaz. Plak sektörü krize girmiş ve birçok şarkıcı plaklarında ve sahne çalışmalarında arabesk okumaya başlamıştır.

1980 yılının başlarında ilk defa Kadir İnanır’la ‘’Gazeteci’’ filmi için kamera karşısına geçer. Türk sinemasında 40’a yakın filmde oynar. Cüneyt Arkın, Tarık Akan, Fikret Hakan gibi birçok yıldızla film çevirmiş olur. Özel hayatı çalkantılı geçer. Önce Osman Diper ardından Abdi Ülgen ile evlenip ayrılır. Mart 1999’da yapılan incelemelerde pankreas kanserine yakalanır. Kanserle mücadele etmekte kararlıdır ama bu seferde maddi gücü yetersizdir. İmdada Popsav yetişir. Birçok sanatçı arkadaşının katılımıyla bir gece yapılır. Geliri ile tedavisi gerçekleştirilir.


Şimdilerde sağlığı yerinde bir Sevda Karaca var. Televizyon dizilerinde yan rollerde izliyoruz kendisini … Ama daha çok görmek ve hatırlamak istiyoruz onun içinde şarkısında dediği gibi sesleniyoruz ona ‘’Çık Ortaya Çık’’…

11 Mayıs 2016 Çarşamba

Beş yıl sonra on yıl sonra yaşlansak da genç kalsak da…

80’ler… Acı ve karalık yıllardı. Herkes için farklı hikâyesi var. Örnek olarak bu satırların yazarı için babasını kaybetmesini verebiliriz. Ama ülke için daha vahim sonuçları olmuştu.’’Asmayıp da besleyecek miydik’’zihniyeti… Yeşil kuşak oluşturma projesi ile imam hatip liseleri ve kuran kurslarıyla yine bu dönemde şimdiki zamanın tohumları atıldı.
İşte konumuz bu yıllarda geçiyor. Beş yıl önce on yıl sonra grubu bizim yerli Abba mızdı. Aslında yapımcı Yeşil Giresunlunun Balet plak adına yaptığı bir albüm projesiyle 1982 yılında kuruldular. Atakan Ünüvar, Nilgün Onatkut, Mehmet Horoz ve Şebgül Tansel’den oluşuyordu ilk grup ama Şebgül Tansel ‘in ayrılmasından sonra gruba Esma Erdem katıldı ve yollarına bu şekilde devam ettiler.80’li yıllar Sezen Aksu ve şarkıları demekse 70’lerde Ajda Pekkan ve şarkıları demekti. Onlarda çoğu Ajda Pekkan şarkılarını alıp plakların bir yüzünde potpuri şeklinde söylediler. Plağın diğer yüzünde ise eski Yeşilçam şarkılarını seslendirdiler.
Bu şarkılar ve grup hepimize ilaç gibi gelir. Adalet Ağaoğlu’nun dediği gibi ‘’80’lerde intihar edemeyeceksek içecek ya da kendimizi şarkılara vuracaktık.’’
1983 yılına gelindiğinde yine Balet Plak adına Beş Vals On Tango albümünü yayınlarlar. Plağın bir yüzünde valslar ve tangolar diğer yüzünde ise Eurovision şarkılarının Türkçe versiyonları vardır.
Eurovision demişken Beş Yıl Önce On yıl Sonra grubu da Eurovision elemelerine katılır. 1983 yılında sözleri Aysel Gürel bestesi Atilla Özdemiroğlu’na ait ‘’Atlantis’’ şarkısıyla Türkiye elemelerinde ikinci olurlar.1984 yılında ise sözleri Ülkü Aker’e bestesi Selçuk Başar ‘a ait ‘’ Halay’’ şarkısıyla ülkemizi Lüksemburg da temsil ederler. 37 puan alarak 12. olurlar. Bu o güne kadar aldığımız en iyi sonuçtur. Beklediğimiz hasret kaldığımız derece elbette bu değildir ama sıfır puanla sonuncu olduğumuz bir sene önceki ‘’Opera’’sonrası çok hoş bir derece gibi gelir.
1984 yılında Nükhet Duru’nun ‘’Her Şey Yeni ‘’ albümünde ‘’ Sen Yeter ki İçten Bir Gülüver ‘’ adlı kalipso şarkısına eşlik ederler. Ama asıl patlamayı 84 ‘ü 85’e bağlayan yılbaşı gecesi yaparlar. Ajda Pekkan ile onun şarkılarıyla ünlü olmuş grup Beş Yıl Önce On Yıl Sonra bir araya gelerek Balet plak adına bir albüm yaparlar. İçinde İngilizce, Fransızca ve İtalyanca şarkıların coverları vardır.
İlk albümleri Odeon müzikten 1983’te çıkardıkları Beş Vals On Tango albümleri ile 1985’te Ajda Pekkan ile çıkardıkları albümler Ossi müzikten çıktı ve albüm olarak yeniden basıldı. Beş Yıl Önce On Yıl Sonra 1985’te Extra ve 1987’de 1987 albümlerini yaparak dağılırlar. Daha sonra Atakan Ünüvar çeşitli kereler grubu bir araya getirmeye çalışır ama olmaz, o yıllar o sihir ve tılsımı bir daha yakalayamazlar.
80’ler… Rüzgâr gibi geçti. Kimi zaman poyraz kimi zaman lodos… Ama hep parçalı bulutlu hep gözü yaşlı… Biz yinede umudumuzu kaybetmeden Beş Yıl Önce On Yıl Sonra’ya kulak verelim: Sahi nasıl diyorlardı potpurilerinde ‘’ Beş yıl sonra on yıl sonra yaşlansak da genç kalsak da’’

                                                                                            Mert Dirim